29 Ağustos 2014 Cuma

BEN BUGÜNLERDE#7

  Bu kadar ara vermemin mazeretlerini sayarak bitirebileceğimi zannetmiyorum(!) en iyisi direk konuya geçeyim de fazlaca kemküm etmeyeyim.^^
 Gün geçmek bilmiyor ki sıcaktan beynimiz buharlaşmasın,kendimizi denizlere atasımız gelmesin.Bu yaz gerçekten de insanı sınıyor,gerçi insanoğluyuz kış gelse yazı yaz gelse kışı özleriz..
Tatilin vazgeçilmezi varsa o da tabiki deniz oluyor ne yaparsak yapalım kumsal deniz ve güneş üçlüsü kadar dinlendirmiyor hiçbir şey bizi..Hele ki denizin o sesi bana yetiyor da artıyor bile.Huzurlu, sessiz sakin bir köşe buldum mu benden mutlusu yok dünyada.Bol bol kitap okuyup,yazdığım,karaladığım bir tatil yapıp döndüm aranıza:))

Ben bu kitabı hangi kategoriye koyacağımı bilemiyorum,her kitapta ifrit olduğum ya da ''Senin burada ne işin var git burdaaan!!'' diye bağırdığım bir karakter mutlaka olurdu ama bu kitabın her karakterini sevdim,her biri birbirinden gerçekçi ve tatlıydı:)
Kısaca bahsedecek olursak kitaptan:
Natsya 450 gündür konuşmamak konusunda ısrar etmekte insanlarla iletişim kurmamak için direnmektedir ve bu işin gerçek yüzünü bilmeyenler için bu saçmadır.
Josh kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan insanlardan özellikle uzak duran-ki bir zaman sonra insanlar da ondan uzaklaşmak için çaba harcamaya başlarlar-kendini mümkün olsa garajındaki atölyesine kilitleyecek bir çocuk..
Aslında kapağındaki küçük yazı her şeyi anlatıyor:
Bazen kurtuluş için aşkı seçmek gerekir...
Birkaç alıntı yapıp okumayanlara kesinlikle okumalarını tavsiye ederek konuyu kapatıyorum.
-Kalbimde kırılmadık bir parça kaldıysa o da gidiyor.
-Josh Bennett gülüyor ve bir dakikalığına da olsa,dünya güzel bir yere dönüşüyor.
-Bir sürü insan birden olacağım ve hiçbiri tam olarak ben olmayacak.
-Maalesef insan zihnindeki kırıkları kaynatabilecek bir alçı,bir vida yapılmadı henüz.
-Çünkü gerçekten bir anlam taşıyan isimlere rastlamak güzel oluyor.öyle bir şey bulunca diğer bütün zırvalıkları unutuyorsun.
-Tek bildiğim,dünya üzerindeki hiçbir hikayenin yada sırrın,el ele tutuşmaya engel olamayacağını anlayacak kadar uzun süre olduğu.
-Bugün özledim onu.yok,yok,onu her gün özlüyorum.
-Ona bir şey söylemek zorunda olduğumun farkındayım.'Bazen nefes almayı unutuyorum.'diyorum.
Eğer istediğiniz gibi bir defter bulamıyorsanız kendiniz yapacaksınız,bunu bilir bunu söylerim.
Önceden kapağını hiç beğenmediğim bu defteri kaplayıp üzerine de Harikalar Diyarındaki Alice'in-ki kendisini çok severim^^-bir resmini yapıştırdım.Şimdi de içine yazı yazmaya kıyamıyorum n'olacak benim bu halim :D
En sonunda kitaplardan yada şairlerden çok beğendiğim alıntıları yazmaya karar verdim,bakalım devamı nasıl olacak?^^
Dolma kalemin bu denli bağımlılık yaptığını bilmiyordum ben!:))Başka kalem kullanamaz oldum ne zaman kırtasiyeye girsem gözüm dolma kalem arıyor ne yapacağım böyle-ki daha çok acemiyim^_^En kısa zamanda gelişse de bir sürü kalem almaya başlasam:)
Dolma kalemle yazılar yazmak hele ki tablo gibi görünen yazılar yazmak sanat bence,buradan o yazarları kutluyorum ve onlara imrendiğimi söylemeden geçmiyorum^^
Şimdilerde izlediğim daha doğrusu izleyebildiğim-nedendir bilmiyorum izlerken sıkıntıdan patlamaya başladım dizileri vs.-tek dizi sanırım.
İt's Okay That's Love..
Her bölümde farklı psikolojik sorunlara değinen bu melodram komedi tadındaki diziyi çok beğendim.Başlarda karekterlere tam ısınamasam da sonradan aslında gerçek hayata yani bizlere çok benzediklerini ve insanların karmaşıklığını yansıttıklarını düşündüğüm için izlemeye devam ettim.
Psikolojiye meraklı olanlar kaçırmasın derim,daha önce adını bile duymadığım birçok hastalık öğrendim,insan zihni ve duyguları gerçekten çok karmaşık..

Atilla İlhan'ın çok sevdiğim dizeleriyle yazıma son veriyorum:)
ben birinin hiçbir şeyiyim.
en çok da bu koyuyor.
ortak bir fotoğrafımız bile yok.
bugünlerde ben adsız bir özlemim.
yağmur yemiş deniz gibiyim.

Mutlu kalın,gülümsemeyi unutmayın:)





3 Ağustos 2014 Pazar

CAN İÇİ(M)

     Bitmeliydi bu sevda...
Son durakta değil,ilk durakta.tek şekerli çayı içmeden,şu yokuşu geçmeden mesela..Bir şarkıda dalıp gitmeden kendimden geçmeden vazgeçmeliydim ondan.Kalbime girmesini bu kadar müsaade etmeden ,sen yerine biz demeden,ona bakarken bile özlerken nokta konmalıydı cümlenin sonuna.
Bitmeliydi bu sevda...
Ta başından en fazla bir bahar sürmeliydi.Yas olmamalıydı yokluğunda.Her şarkıda o ve her şiirde onun sesi akıllara gelmemeliydi mesela.
Bitmeliydi bu sevda,yazgısı baştan belli olan.
İnceldiği yerden kopmalı,tekrar bağlanmamalıydı yerine;olduğu gibi bırakılmalı,en azından sorulduğunda 'Bitti...Gitti.'denilebilmeliydi.Her sabah kalkarken O,her akşam yatarken O olmamalı,rüyalarda saçma şeyler görülmeliydi ya da.
Bitmeliydi bu sevda.
Dalıp gitmemeliydi gözler uzaklara,en yakın yol ayrımında ''Hoşçakal'' denilebilmeliydi.Yok olacağıma gelmemeli,ilk yağmurda silinip süpürülmeliydi yürekten.
Bitmeliydi bu sevda..
Kerem gibi olmadan,Ferhat gibi yanmadan ,en basitinden 'Seni seviyorum'la geçiştirilerek sona ermeliydi.Sözler dudaktan kalbe yol bulmamalıydı.
Dedim ya;bitmeliydi bu sevda,ilk can acısında...

''Anıları geçtim ben,yani her şeyde sen varsın..''