Nasıl başlamam gerektiği konusunda hala tereddütler
yaşıyorsam bu; ya postları yazarken heyecanlandığımdandır ya da geç kalmışlığı nasıl
telafi edeceğimi bilemediğimdendir, velhasıl ben geldim efendimJ
-Bülbülü Öldürmek-
Bahsedeceğim ilk kitap Harper Lee’nin meşhur Pulitzer Ödüllü
Bülbülü Öldürmek eseri,-şaheseri desek daha doğru olur aslında:D- Sel
yayınlarından okuduğum kitabın arkadaki tek alıntısı kitaba başlamam için yetti
de arttı bana.Şöyle diyordu ‘’İstediğin kadar saksağan vur vurabilirsen ama
unutma,bülbülü öldürmek günahtır.’’
Scout’un büyürken etrafındaki ayrımcılığı,adaleti ve güncel
olayları keşfetmesini anlatan eser,yalın dilin de çarpıcı bir etkisi olabileceğini bana tekrar
gösterdi. Konusundan bahsetmek gerekirse arka kapak yazısında da açıklandığı gibi kitap ‘’Bir zencinin haksız yere suçlanması
üzerinden gelişen olaylar;önyargılar,riyakarlık,sınıf ve ırk çatışmalarıyla beslenen
küçük Amerikan kasabasın’’da- biraz da avukat babasının etkisiyle- olaylara
dahil olan küçük kız Scout’un düşünceleriyle yetişkinleri anlama çabasına
değiniyor.
Masum ,küçük insanların gözünden olaylara- yazarlar
aracılığıyla da olsa- bakmak bana hep hüzün mutluluğu bir arada yaşatmıştır.Keşke
insan her zaman o denli masum ve duru kalabilse,savaşlar ve barışlar bir çocuğun gözünden iki kelime ifade eder
örnek vermek gerekirse :’’ gözyaşı ve kahkaha’’.Bu kitapta başkahramanımız
Scout’u çocuk olması sebebiyle çok sevdim anlayacağınız. Büyük bir keyifle
okuduğum kitabı okumayan varsa hemen okusun derim,yormayan anlatımıyla olaylara Scout’un elini tutarak eşlik
edebileceğinizi garanti ederimJ
Kitapta aklıma durgunluk veren cümleler:
*Sıfatları kaldırırsan geriye gerçekler kalır.
*Daha başlamadan 100 yıl önce davayı kaybetmiş olmamız demek
kazanamaya çalışmayacağız,anlamına gelmez.
*Bana kalırsa tek bir tür insan var.İnsanların hepsi insan.
İkinci kitabımız: -Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları-
Thomas Mann’ın daha önce başka bir kitabını okumamıştım ama her kitabında dili kullanması
böyleyse eğer kendisi sevdiğim yazarlar arasında yerini aldı.:)
Kitabın konusundan bahsetmeden önce oldukça ilginç bir kitap
olduğunu söylemek istiyorum,zira ana karakterimiz Felix Krull’un düşünceleriyle
bu denli barışık olması ve tüm yaptıklarına
güzel açıklamalarla değinmesi ben de hem gülme isteği -nasıl yani?! ifadesiyle
beraber-, hem de kabullenme-aslında hepimiz bir parça da olsa böyle değil
miyiz?- duygusu yaşattı. Kitabı okurken aklımdan şu cümle çıkmadı desem yeridir
‘’İnsan kendisini beğenmese çatlarmış’’ :D İlk duyduğumda doğruluğuna güldüğüm
bu cümlenin ayak bulmuş hali gibiydi sanki kitap.
Arkakapak yazısını
okuduğunuzda ne demek istediğimi hemen hemen anlayacaksınız:
‘’Etkileyici dış görünüşü,tatlı dili ve karizmatik
kişiliğiyle Felix Krull,doğanın cömert davrandığı şanslı azınlıktandır,ne ki
bir eksiği vardır:Toplumsal statüsü,yükselme kapılarını açmaya elverişli
değildir.Fakat hayal gücünün de yardımıyla doğa düzeltilebilir;doğanın
eksiği,ikincil doğamız olarak şekillenen kültürün ve toplum hayatının içinde
rahatlıkla tamamlanabilir.Böylece Krull,haksız olduğunu düşündüğü bir tesadüfle
doğuştan kendisinden esirgenen ufak ayrıntıyı,dolandırıcılık kariyerinin
basamaklarını hızla tırmanarak telafi etmeye girişir.’’
Açıkçası ana karakterimiz Felix’i pek sevdiğim söylenemez
ama olaylara bakış açısı o denli ‘’dürüst’’tü ki kitaba kendimi kaptırmam zor olmadı.İlginç
düşünceler ve çarpıcı fikirler okumak isteyenler bu kitabı edinsinler diyorumJ
Ve son olarak Şeker Portakalı’nı da tekrar okudum,üzerinden
asırlar geçmiş gibiydi son elime düşmesinin üzerinden…
Başkahramanımız Zezé görüp görebileceğim en tatlı ve
duygusal karakterdi sanırım-adını yazmak bile kalbimin burkulmasına neden
oluyor- kitabın birçok yerinde gözyaşlarımı tutamadım bu küçük adam yüzünden..
Kitabı uzun uzun anlatmaya gerek duymuyorum şu cümle bile
yeter aslında: ‘’günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü’’ Kitap
Zezé’nin gözünden anlatılmış bir başyapıt.Okumayanlar mutlaka ama mutlaka
okusun,okuyanlar da Zezé için bir kez daha göz atsın kitaba…
Mükemmel kitaptan unutamayacağım cümleler:
*…yüzünü okşadım.Yerlerine yerleştirmek ve bir daha o kadar
büyük olmamalarını sağlamak için parmaklarımı hafifçe gözlerinde gezdirdim.Bunu
yapmazsam ,bu gözlerin beni hayat boyu izlemesinden korkuyordum.
*O sırada göründü küçük İsa/olanca hüznüyle
*İnsan yüreğinin,bütün sevdiklerini içine alabilmesi için
çok büyük olası gerektiğini bilmelisin.
*…gün ışığının yüreğimi mutlulukla doldurduğunu
hissediyorum.
*Çocukların yaraları çabuk kabuk bağlar.
*Onu yüreğimde öldüreceğim,artık sevmeyerek…Ve bir gün
büsbütün ölecek.
*Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum.Ayağını bir
cam parçasıyla kesme ve eczanede dikiş attırmak değildi bu.Acı,insanın birlikte
ölmesi gereken şeydi.
Gelecek yazılarda görüşmek dileğiyle,
Kendinize iyi bakın,mutlu kalın:)