24 Ağustos 2015 Pazartesi

Alışkanlıklar bir # listelemek


Efendim ben bir ara abartmışım şu düzen işini,her şeyi listeliyorum ama nasıl nasıl listelemek,bıraksanız odaların demirbaşlarını çıkaracağım o derece.Sadece babamın kitaplarına el atamadım çok fazla zamanımı alacak diye:D Evde en sevdiğim şey oturma odamızda vitrin- ya da o süs eşyalarının koyulduğu dolaplara ne deniyorsa- yerine boydan boya kitaplık olması.Temizlikten sonra-ki temizlik adına en sevdiğim şey kitaplık düzenlemek-karşısına oturup mest olmuş ve pelte kıvamına gelmiş biçimde onu izlemek en büyük zevklerimden biri:)) Amanın ben buraya nasıl geldim,nerden geldim?!!:D Ehehe,ne diyordum eveeet listelemeeek^^
   Ne zaman kendimi iyi hissetsem ya da umutla dolu hale bürünsem ,kafamda kelebekler uçuşsa liste hazırlarım yada bunun ihtiyacını duyarım.Yeni başlangıçlar ,hayat güzeldir gibi bir düşünceyle böyle olduğunu düşünüyorum.Bu durumu da biraz önce, bir kitabı mutlu sonla bitirdiğimde, elime kalemi alıp yeni liste hazırlamaya başlamamla fark ettim:D  Hemen hemen hepimizin bir listesi var tabi ki de,peki ben neleri listeliyorum kısaca bunlardan bahsedeyim.
İzlediğim filmleri-dizileri
İzleyeceğim filmleri-dizileri
Okuduğum kitapları-mangaları
Okuyacağım kitapları
Alacağım kitapları
Bloga yazacağım yazı başlıklarını
Kitaplığımdaki kitapları
Alışverişe çıkarken alacaklarımı(listeye pek uyulmayacak şekilde genişlese de:D)
Gün içinde gezeceğim yerleri
Mutlaka yapılması gerekenleri
Günlük-aylık-yıllık planlarımı
Unutulmaması gerekenleri
Valize koyacaklarımı
Çalışılacak konuları
Mutlu olduğum durumları
Hayallerimi
Sevdiğim cümleleri
Sevdiğim siteleri
Merak ettiğim konunun alt başlıklarını
Kitaplardan-filmlerden alıntıları
....
Bu liste uzadıkça uzar ama siz de okurken evet bu bende de var demişsinizdir mutlaka,o kadar meşgul ki zihimiz eğer bir yere not almasak bazı şeyleri düşündüğümüzle kalıyoruz sadece.Halbuki ne kadar rahatlatıcı bir aktivite listelemek, bunu ancak liste yapan anlar:) Şimdi de gidip yaptığım listeleri şöyle bir tekrar gözden geçirip aralarından yapmayı ertelediklerimi temize çekeceğim,anlaşılan bugün bayağı ''hayat güzel!'' modundayım:D 
Sizin de ilginç listeleriniz varsa ve bunları paylaşmak isterseniz buyurun efendim:)
 Kendinize iyi bakın,mutlu kalın...
(bu şarkıyı da buraya bırakıyorum:))


20 Ağustos 2015 Perşembe

bi' kitap - bi' film - bi' dizi

bi' kitap
Sıcaktan ve okuyamama hastalığına -daha doğrusu üşengeçliğine- yakalandığımdan mıdır nedir bu aralar pek öyle ahım şahım bir kitap bitirmedim.bu yüzden de geçe aylarda okuduğum ve çok beğendiğim bir eseri sizinle paylaşmaktan mutluluk duyarım efem:)
Dünya Bu Kadar
                             
Mahir Ünsal Eriş'e  Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde ve Olduğu Kadar Güzeldik kitaplarının  yazarı olduğundan ve 80ler 90lar her zaman yaşadığımız çağa nazaran daha çok dikkatimi çektiğinden aşinaydım ama iki kitabını da okumamıştım.-hikayeleri ne zaman okusam damağımda acımtrak bir tat bırakıyor ve bunun nedenini hala bulamadım.- Okumayı istediğim ve yazı stilini merak ettiğim bu yazarla bir kere da Kafkaokur'un 3.sayısında karşılaşınca 'Okumak farz oldu artık' dedim ve raflarda romanını çıktığını görünce hemen edindim kitabı.
Dünya Bu Kadar ile ve Mahir Ünsal Eriş'in yazı stiliyle tanışmam böyle oldu.
Kitap hakkında yazmadan önce şunu söylemek istiyorum:Düşünce şekli farklı olan insanları her zaman daha dinlenesi veya konuşulası bulmuşumdur,eh bu insanlarla tanışmak yada onları bulmak da çok zor oluyor tahmin ettiğiniz üzere.İşte bu yazar o insanlardan biri.İster röportajlarında ,ister söyleşilerinde, isterse yazdıklarında bunu derinlemesine hissediyorsunuz.
Geçelim kitabımıza.Kitap birbirine geçmiş çok sayıda hayatı büyük bir ustalıkla gözümüzün önüne seriyor.Bağlı olduğumuz ve hayatımızın belki de sadece birkaç saniyesinde yer etmiş insanların bizimle bağlantıları ne olabilir,onları oraya ne getirmiştir,ilerleyen zamanlarda onlarla alakalı olan kaç insanla iletişim kuruyoruz ?Bu sorular kitap başladığı andan itibaren dönmeye başaldı beynimde.Aslında kitabın başlığı da gayet açıklıyor olayı ''dünya bu kadar'' 
Yazarın  yalın ve arkasında puslu bir hüzün bırakan bir anlatımı var,belki de o yüzden bu deli beğenmişimdir yapıtı. Okuyalım mı derseniz yazarın herhangi bir kitabını okuduğunuzda aynı şeyi sizin de hissedeceğinizi tahmin ederek okuyun okutturun diyorum.Beğendiğim bir kaç alıntı yaparak bu konuyu noktalıyorum.
*Ve bütün ev,haritasını dantelleri çizdiği gizemli bir kurallar ülkesiydi.
*Gerçek korku,neyden korktuğunu dahi bilmeden korkmaya galip gelmişti.
*Kahve telvesinin fincanın zarif tenine çizdiği şekilleri okumak,onun gibi badanası dökülmüş evin rutubetli duvarlarındaki lekelerden hayallenerek büyümüş bir yoksul çocuğu içi çocuk oyuncağıydı.
 Arka kapağında beğendiğim  cümle ise şu  oldu.*''yeni roman,işte gökyüzü.''
bi'film 

Woman is Gold-Altınkadın-

yönetmen:Simon Curtis
yazar:Alexı Kaye Campbell
oyuncular:Ryan Reynolds-Helen Mirren

Viyana'da yaşayan Maria Altman(Helen Mirren) 2.Dünya Savaşı sırasında Yahudi olmasından dolayı nazilerin yaptığı baskıyla Amerika'ya kaçar ve geriye kala hayatında Viyana'ya dönme gibi bir niyeti olmadan ve arkasına bakmadan hayatını devam ettirme kararındadır.Ama bundan 60 yıl sonra ,kızkardeşi öldüğünde ,arkasında onu bekleyen ve hatıralarını da içinde barındıran yengesinin tablosu olan The Woman is Gold tablosunu-ki kendisi Klimt'in eseridir- almak üzere deneyimleri oldukça kısıtlı olan avukatı Randol Schoenberg-Ryan Reynolds- ile Viyana'ya döner. Anılarının yaşadığı bu şehirde kendine ait olanı geri alma serüveninin ve gerçek bir yaşam öyküsünün sinemaya aktarımıdır film.
Kendisini Aşk Tarifleri filminde izleme şansı elde ettiğim Helen Mirren rolünü hakkıyla teslim etmiş yine ve yeniden. Usta bir oyunculuk,kendini role teslim etmiş ve bu da sizin olayın gerçekliğiyle yeniden karşı karşıya bırakıyor.
Ryan Reynols ise zaten sevdiğim ve filmlerini büyük bir beğeniyle izlediğim oyunculardan ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim yüzünde sanki sürekli bir soru ifadesi yok mu oyuncunun?Belki de bana öyle geliyordur:D 
 Bu rollerde şu kişiler olsaydı bile diyemiyorum bu denli iyi seçilebilirlerdi ancak.
Filme büyük bir ilgi duymamda diğer etken tabi ki hukuku ve adaleti de içinde barındırması oldu.Ne diyebilirim insan ister istemez çekiliyor:)
Gerçek yaşam öykülerini sevenler izlemeli diyorum ,size bir çok yünden bilgi katacağına ve sıkılmadan izleyeceğinize garanti ediyorum.
Beğendiğim birkaç repliğe de yer vermeliyim yoksa içime hiç sinmez bu yazı:D
*Bu anıları canlı tutmak için elimden geleni yapıyorum.çünkü insanlar unutur,özellikle de gençler..
*Her zaman daha çok kadın yargıç olmalı diye düşünmüşümdür.
*Geçmişin 'şu andan' bir şey istediği an.
*Bizi kalbinde taşı Maria ve mutlu olmayı öğren.
bi' dizi
Once Upon A Time
Bir varmış bir yokmuş herkes çook çok mutluymuş gibi bir başlangıçla en iyi anlatabilecek dizi sanırım Once Upon a Time.
Şimdilik 4 sezon olan dizi geçmiş zamanda , bize çok tanıdık gelen ve çocukluğumuzu geçirdiğimiz masallardan bir uyarlama serisi. ''Ya o masallardaki karakterler gerçek dünyada bir lanet sonucu yaşamak zorunda kalsaydı?'' sorusuyla başlamış olan yapım bu lanetten ve kötü insanların hepsinden  kurtulmaya çalışan masal kahramanlarının etrafında dönüyor.Pamuk prensesinden,kırmızı başlıklı kıza,oradan uyuyan güzele ve istemediğiniz kadar çok prense uzanan dizinin ilk sezonu izledikten sonra yaz tatilinin başlamasıyla devamını getirememiştim.Sevgili I'm tehappiest'ın da önerisiyle tam gaz devam etmeye karar verdim kaldığım yerden:)
Eğer siz de masalları özlediyseniz ve kabarık elbiseleri seviyorsanız hemen başlamalısınız bu akıcı ve eğlenceli diziye,şiddetle tavsiye ediyorum,şimdiden keyifli izlemeler:)

Severek dinlediğim bir şarkıyla posta son verirken önerilerinizi beklediğime de değinmeden geçmeyeyim:)
Kendinize iyi bakın,
mutlu kalın...

                                             

8 Ağustos 2015 Cumartesi

Diyorum ki...

1-Hayattan kaçıp kitaplara sığınanların çoğu naif insanlar.Onları incitmeyin.
2-Hayatta beraber olmak için sevmek yetmiyormuş , sevgiden  vazgeçmek  bazen daha mutlu ediyormuş insanı.
3-Yalnızlık boğucu değil kurtarıcıymış.
4-Çay içince dilim açılıyor,bülbül gibi şakımaya başlıyorum.
5-Papatya sevgisinin nedeni, unuttuğum masumluğu yeniden kazanma ihtiyacı.
6-Teselli edeyim derken göz çıkaran bir düzine insan var ve aslında düşünceleri önemsedikleri dahi yok.
7-Bazı insanlar ayrı olsanız bile kalbinizi sıcacık yapıyor.
8-Önem vermediğim kişiler hakkında konuşurken huzursuzlanıyorum.
9-Dedikodu çekirdekle yapılır.
10-Sinemada yalnız olmak film hakkındaki düşüncelerinizde kimsenin etkisi altında kalmamak için ideal bir yol.
11-Sevebiliriz ama evlilik bazılarının yapısına uygun değil.
12-Bilgisi olduğu konular hakkında konuşabilen insanlar daha çekici.
13-Yakışıklı ve güzel kavramları kalbimde insanlarla  konuştuktan sonra sınıflandırılıyor.
14-Birine sarılmak bazen dünyada ona verebileceğim tek şeymiş gibi hissettiriyor.
15-Mutlu olduğumda ve çok kızgın olduğumda gözlerim anında doluyor.
16-İnsanların birbirlerini süzmelerine tahammülüm yok.
17-Ego başka şey, kendini tanımak başka.
18-Acıları yaşatanları çoğunlukla affederim ama ne yaşadığımı unutamam.
19-Sır saklayamayan insandan hayır gelmez.
20-Gözleri gülen insanlara güvenin.
21-Kahveyi yalnız yada çok sevdiğim insanlarla içmeyi severim,daima özel bir içecek benim için.
22-Kişisel alanıma müdahale etmeye çalışılınca tam bir cadı oluyorum.
23-Çabuk patlarım, sönmem de yavaş olur:D
24-İnsanları sinirlendiklerinde tanırsınız fikrine katılmıyorum, insanlar asıl ağlarken ve gülerken fark ediliyor.
25-Kalbinizin ısınmadığı insanlardan uzak durun,o kişide hoşunuza gitmeyen bir şeyler vardır.
26-Size mutluluk veren durumlardan, önyargılardan dolayı yada diğerlerine uymuyor diye vazgeçmeyin.
27-Körü körüne hiçbir şeye bağlanmayın.
28-Yalancı tebessümlerinizi fark edenler sizi tanıyan insanlar oluyor.
29-Olaylar güveninizi sarsabilir ama biri gelir yeniden inşa eder sizi.
30-Çok üzüldüğümde fiziksel direncim sıfıra düşüyor.
31-Toptan korkmuyorum, eğer bana çarparsa vereceğim tepkinin belirsizliğinden endişeleniyorum.
32-Ait olduğunuz kişiyi bulduğunuzda anlıyor(muş)sunuz.
33-Fark edilme isteğiyle  görünmez olma duygusu arasında ince bir çizgi var.
34-Sevmemek için bahanelere sığınıyoruz.
35-Ceketi mutluluk kokan insanlar var.
36-Ait olmadığım bir kalabalıkta, yaşadıkları hayatlar dikkatimi çektiği için, kendimi insanların yerine koymayı seviyorum.
37-İnsanlar göründüklerinden daha yalnızlar.
38-Kendimizden daha yorgun ve üzgün insanları gördüğümüzde teselli buluyoruz.
39-Mutlu son herkesi rahatlatır,beklemediğimiz sonlar mantıklı gelir.
40-Şöyle bir pencereden gökyüzüne bakın ve ümitvar olun.
41-Mutluluğa inanın.
                                                      Ve mutlu kalın:)
***42-''Hemen sinirlenen,sesini yükselten insanların anlaşılamamaktan yorulduklarını düşünüyorum...''(Gri Lady)
       ***43-Sanki bazı insanlara doğmadan önce söz vermişler de "aman ne olur doğ , eğer doğarsan söz herkes, her şey senin mutluluğun için çalışacak" demişlermiş gibi sürekli herkesin ve her şeyin onları mutlu etmesini bekliyorlar ve olmayınca sürekli şikayet, sürekli yakınma.(Kadriye)
***44-Ümitvar olmak önemli mutlu olmak için:))(Sevdican)
***45-Gülümsemek kalbe iyi gelir; gülünce ya güller açar yada kıskanç güller solacaktır..By Lacivert)
-eklemek istedikleriniz olursa seve seve okurum:)-

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Ben Bugünlerde #11

   En sevdiğim başlığın altında buldum yine kendimi. yaz son sürat devam ediyor ve pammuk gibi yaz  tatilimin bir ayının şimdiden geçmişte kalmış olması tek kelimeyle korkunç.Bu ufak ve önemsiz(!) ayrıntıya değindikten sonra sizin tatilinizin nasıl geçtiğini sorayım görüşmeyeli nasılsınız efenim:)
  Yaz tatili demek film demek dizi demek tabi ki de.Bu kelimenin yanına yakışan daha güzel bir ikili var mı ki?
 Bu günlerde takip edecek kadar ilgimi çeken bir dizi bulamadım maalesef ..Başlasam mı başlamasam mı derken -kararsızlıktan- vazgeçip sekmeyi kapatıyorum hemen, ama bu demek değil ki önerilere kapalıyım,beğendiğiniz dizi önerilerini bekliyorum:)
2012'de beyaz perdeye aktarılan filme, konusu itibariyle  Borges ailesinin bir yıl içinde yaşadıkları diyebiliriz. Daha detaylı içeriğine buradan bakabilirsiniz.
En dikkat çekici yanı ise ailede çoğu kişinin yazar olması ve filmin belli başlı kısımlarının kitaplara ve yazarlara odaklanması oldu benim için.
İmbd puanı da Beyazperde puanı da yüksek olmayan bu filmi neden buraya koydun diye sorarsanız değişik bir şekilde kendimi iyi hissettiren yapımlardan olması diye cevaplayabilirim.
Hepimizin izlediğimizde enerjiyle dolduğumuzu hissettiğimiz,''evet bir şeyler içi üzülebiliriz,çeşit çeşit ve ele avuca sığmayan problemlerimiz olabilir ama her şeye rağmen hayat güzel'' dediğimiz yapımlar vardır.Bu film de benim için umut ışığı oldu. Tekrar izler miyim bilmiyorum ama izledikten sonraki duygularımı unutmamayı diliyorum.
Filmin karakterlerine gelirsek 'benden uzak dursun' dediğim Jennifer Connely oldu.Şahsını her ne kadar sevsem ve rollerinin hakkını verdiğini düşünsem de bu filmdeki rolüne ısınamadım.-Spoiler içerir!!- Hem evlisin, hem eski kocanı seviyorsun, hem çocuklarına gerçeği söylemediğin için uzun bir dönem evlat yoksunluğu çekiyorsun vs.vs. - Anlayamadığım durumlar.Rol gereği mi soğuktu yoksa kendinden gelen bir soğukluk mu bilmiyorum, duygularını iyi yansıttığını düşünmüyorum.
En sevdiğim 'nerede bu insanlar, neden yanımda değiller?!'' dediğim ise kesinlikle Nat Wolff oldu. Evin küçük çocuğu ve liseli ergen rolünü hakkıyla vermiş.Kitapları seviyor-Stephen King'i sevenleri ayrı seviyorum sanırım:D- yazıyor,duygusal eh bir de utangaç ee daha ne ister insan :D Şaka bir yana  filmin onun gözünden olan kısımlarını ayrı sevdim. Başrolü ilk kez oynadığı Paper Towns filminden de etkilendiğim için methiyeler düzüyor olabilirim şu sırada tabiki:D
Sonuç olarak fazla bir beklenti içine girmeden ama yaz sıcağında hoşça vakit geçirmek için izleyin derim.
 Beğendiğim repliklerle son veriyorum yoruma.
''Canımı acıttığını hatırlıyorum,ona bakmak canımı acıtıyor.''
***
                          ''Onu her gördüğümde kafamda Beatles'ın ''I've Just Seen a Face'' şarkısı çalıyor.''


-Burada dursun diyorum ileride okur okur gülerim:D-
Bilmediğim bir şehirde iki gün boyunca yalnız başıma dolaştım.Bu, çok etkileyici gelmeyebilir ama en büyük hayaliniz yalnız seyahatse rahatlatıcı bir ön hazırlık oluyor bu durum sizin için.İnanılmaz güzeldi,kendimi o denli özlemişim ki.Yapım gereği yalnızlığa bayılan bir insanım zaten,arkadaşlarla buluşacağım yere iki gün önce gidince yapacak başka bir şeyim yok diye düşünüp geri dönmeyi de gururuma yediremeyince kendimle vakit geçirmeye karar verdim.Uzun zamandır geçirdiğim en rahatlatıcı günleri yaşayacaksın deseler hayatta inanmazdım şu sıcakta.
Rahatça düşünmeyi ve düşündüğüm şeyler üzerine kafa yormayı sevdiğim metronun yanına yalnız başına geçen günler de eklendi. Size tavsiyem geziye çıkamıyorsanız bile kimseyi yanınıza almadan uzun bir yürüyüş yapmanız.Aklınızda dolaşanlara şaşıracaksınız.
Şimdiden kendinizle güzel günler dilerim:)


Kitap okumaya devam ediyoruz :)
Charlotte Bronte'nin Gizli Günlükleri şu aralar okuduğum en iyi kitaplardandı. Yazar Syrie James'in ele aldığı kitap bir diğer meslektaşı Charlotte Bronte hakkındadır. Charlotte Bronte, Jane Eyre gibi  mükemmel bir klasiğin yazarıdır ve yazar hakkında bu kitabı okuyana kadar başka bir şey bilmiyordum açıkçası.Örneğin aslında Uğultulu Tepeleri yazanın kız kardeşi olduğu, tüm kardeşlerinin edebiyata düşkün olduğu gibi gibi. 
Dikkatimi çeken en önemli nokta da Jane Austen ile benzer bir kaderi paylaşması.Charlotte Bronte de kadın olmanın sadece mutfakta yer almak olduğu ve yazarlığın sadece erkeğe has görüldüğü  bir dönemde kaleme almıştır önemli eserini. Eseri sevmemde bunun etkisi de yadsınamaz tabi ki:) Syrie James dönemin dilini kullanarak yazdığı eserin hakkını veriyor.Romantizm ve gerçekçiliğin birleştiği bu kitap en sevdiğim eserler arasında yerini aldı.
arka kapak:
Sade ve dış dünyaya kapalı bir hayat yaşamış olsa da Charlotte Bronte,gizli kalmış ola yanını yazım aracılığıyla yansıtır.Bir yanı ise yazdığı gibi bir aşk yaşamayı hayal etmektedir.Nihayet bir gün ateşli bir talipte gelen bir evlilik teklifi,evi sakin ve sessiz havasını karıştırır.Bunun üzerine Charlotte günlüğüne döner ve kendiyle hesaplaşmaya girişir. Romanlarının arka planını oluşturan gizli aşkları,her biri yetenekli bir sanatçı olan kardeşler arasında yaşananlar,hayaller ve hayal kırıklıkları böylece kağıda dökülür.
Çalışma masamı toplamak bazen tam anlamıyla zulüm oluyor.Kendimi bir şeye o kadar kaptırıyorum ki sonunda başımı kaldırdığımda masa zemini görünmez hale gelmiş.Örneğin bu sabah şöyle birkaç eski defteri kurcalayayım dedim her yer buruşmuş kağıt,önceden okunmuş bitirilmiş kitaplar,kalemler,bantlarla dolmuş.Temizle temizleyebilirsen.Ne yalan söyleyeyim ellemedim bir süre öyle yaşadık gittik.En sevdiğim de kahve içilmiş kupayı öylece unutmak ortalık yerde.Düşündükçe üzülüyorum zavallıcığın haline.(Not: Yukarıdaki resim dağınık hali değildir.Yazarın, görsel zevkinizi bozmamak için onu paylaşmaya niyeti ve isteği yoktur.)
Her neyse efem,ne zamanki aradığım bir şeyi bulamadım o zaman toplamanın geldiği günleri yaşıyorum şu sıralar.Esmiyor ya ondan hep:D
Burada eklemek istediğim bir şey var.Asıl mesele de bu zaten.Dağınıklığımızın o anki ruhsal durumumuzla bağlantılı olduğunu düşünüyorum -ki bu bilimsel olarak da kanıtlanmış en azından bir kısmı. Hayatımızda yeni bir şeye yer açmak istediğimizde temizlik ihtiyacı hissediyormuşuz. -belki de sadece ben de böyledir ama- güne umutla başladığımda ilk yaptığım iş etrafımı şöyle bir toplamak oluyor.Kendimi iyi hissetmediğimde yorganımı dertop yapıp yatakta çıkıyorum. Aslında okunması ne kadar kolayız,biraz gözlem yetecek hepimize.
Mutfakta bir şeylerle uğraşırken,kitap okurken,yolculuklarda,yazı yazarken-mesela şu an- yada temizlik yaparken-bu kısım uzattıkça uzatılabilir- müzik dinlemeye bayılıyorum. Bir şarkıyı kusana kadar dinleyenler kulübündenim - genelde tekrar modu açıktır bu yüzden:D Yeni şarkılar arayan benim gibiler vardır diyerek buraya bunları bırakıyorum.
Radyodan:-Trt Fm-Yüksek Sadakat-Ucuz Roman
Bloglardan:The Radio Dept-Strange Things Will Happen
 Yaşanası eski zamanlardan: No Doubt-Don't Speak
Dizilerden:Aydilge-Kiralık Aşk
Kitap yanında:Yan Tiersen-J'y Suis Jamais Alle(Amelie filmi müziklerinden)
Mutfakla uğraşmaya bayılan can dostum beni de çekti işin içine.Şimdilerde boş vakit buldukça yeni tarifler deniyorum ama birkaçı(!) hüsranla sonuçlandı,Ailemin de uzun süre dalga geçmelerine maruz kaldım tam 'yeter ulen yok size bir şey' diye trip atayım diyorum 'isabet olur' diyorlar:/ Denenmiş tarifleri yapmakta anlaştık  sonunda. Zopidiğin-nihaha bunu görüce sensin o ben değil diyecekse de :D- Un kurabiyesi tarifini sizlerle paylaşmayı kendime borç bilirim.
Güvenerek yapabilirsiniz.
malzemeler:
1 buçuk su bardağı nişasta
1 bardakta biraz fazla pudra şekeri
1 paket margarin
kabartma tozu
aldığı kadar un
*
Hepsi karıştırılıp ceviz büyüklüğünde parçalar elde edilir.
Kızarmadan fırından alınan kurabiyelerin üzerine pudra şekeri serpilir.
afiyet olsun:)

''Gözlerine sürülmüş bir kadın'' olan Didem Madak'ın çok sevdiğim dizileriyle yazıya son veriyorum. Yeni yazılarda görüşmek üzere:)
Mutlu kalın...
''Kazanlar dolusu çorba kaynatsam sanki,
Artık kimse mutsuz olmayacaktı.''