19 Eylül 2015 Cumartesi

Ben Bugünlerde#12


 Sevgili eylül ayından hepinize merhabalar:) Şimdi şurada sonbaharı bir zamanlar 'Huzur veriyor ama' diye kendimi ikna etmeye çalışmama rağmen  oldum olası sevmediğimi; çünkü yapraklara basınca kendimi kötü hissettiğimi ve şemsiyemi olur olmadık zamanda yanıma aldığım için çoğunlukla yağmurda ıslandığımı,her şeye rağmen yaprakların renklerine bu mevsimde vurulduğumu , bisikletin ve kahvenin en çok bu mevsime yakıştığını söylemek isterdim ama tabi ki yine içime atacağım tüm iç döküşlerimi:D Bu mevsimi sevenler özel insanlarsınız hepinize selam olsun:)
  Bu Günlerde postumu bayramdan hemen önce yazayım ki sonradan okul hazırlıklarıyla uzun bir süre sarkmasın istedim,yazıların aralarını bu kadar açtığım da görülmüş şey değildir ya(!):D Geçelim görüşmeyeli vaktimi nasıl çatır çatır yediğimeee...
    Çok güzel kitaplar okudum  bu aralıkta,benim için oldukça verimli bir zaman dilimi oldu anlayacağınız.özellikle uzun sürüdür düzgün bir kitap bitiremediğimi düşünürsek.aralarından en sevdiğim kitaba burada yer vereceğim lakin seçmek çok zor oldu,özene özene hazırladığım bir diğer postta diğer kitapların yorumlarını da okuyabilirsiniz;)
Nietzche Ağladığında
Ben böyle bir kitap okumadım,müthişti!! İnsanı sürekli düşünmeye sevk eden cümleler mi,Freud,Nietzche gibi insanların görüşlerini bu denli iyi yansıtan diyaloglar mı desem,hepsi birbirinden iyiydi.İşte yazar dediğin böyle olur dedirtiyor kendine Ilvin D.Yalom.
Kitabın konusunda biraz bahsedecek olursak buna arka kapağıyla başlamamız iyi olur.
Bir gün,erkeklerin başını döndüren kadın,Salomé Nietzche'den habersiz Breuer'e gelir.'Avrupa'nın kültürel geleceği tehlikede,Nietzche ümitsiz.Ona yardım edin' der. Breuer Salomé'yi tekrar görebilmek umuduyla 'peki ' der.Ve varoluşun kader,inanç,hakikat,huzur,mutluluk,acı,özgürlük,irade...ve neden,nasıl gibi önemli duraklarından geçen bir yolculuk başlar.
Ümitsizlik ve korkunun harmanlandığı konuşmalar sırasında psikanalizin doğuşuna şahitlik etmek kitabın en güzel noktalarından biriydi.
Dr.Breuer'in kendiyle yüzleşmesi ve Nietzche'nin içinde verdiği savaş her satırda içtenlikle anlatılmış,bazı yerleri iki kere okumam gerekti derinlemesine anlamak için,hala tam olarak sindirebildiğimi düşünmüyorum. İleride tekrar okumayı düşünüyorum,işte bu yüzden popüler edebiyattan kaçıp biraz nefes almak ve kendinizi sorgulamak için-zira rüyalarım bile karmaşıklaştı okurken-okunmasını şiddetle tavsiye ediyorum. 
Şuna da değinmek istiyorum;bazı kitapları nasıl okuduğunuzu unutmazsınız,koku hafızası gibi kitabı elinize aldığınız anda hatıralar zihninize doluşur.Bu kitap bana, annem elinde örgüsüyle meşgulken ben de karşısında koltuğa kıvrılmış elimde kitap'' şuna ne dersin ya da buna bak ''şeklinde  yaptığımız 'kendine pencereden bak' temalı uzun konuşmayı hatırlatacak. Güzel bir anı daha girsin kalbime...
Bir kaç alıntı güzelim kitaptan:
*Bir kitap alıp bizi diğer kitapların üzerine çıkarmıyorsa o kitabın neresi iyidir?
*Hastalığım hakkında ne biliyorsa bana anlatıyor;üstelik bundan daha da dikkat çekici bir yanı var: Bilmediklerini de anlatıyor.
*Sanki bütün hayatım boyunca yanlış melodiyle dans edip durmuşum.

 film:Kingsman
En sevdiğim şeylerden biri kardeşimle film izlemek,olaylara bakış açımız çok farklı olunca daha da güzelleşiyor:D Ne zaman sinemaya gitsek -beklediğimiz ortak bir film yoksa- o aksiyon savaş filmleri diye ısrar ederken ben de komedi -romantik filmler diye diretiyorum,tabii onu kıramayıp (beğendiğimi ona asla itiraf etmesem de) çok güzel aksiyon filmleri de izledim:D
İşte şimdi bahsedeceğim film de bayılarak izlediğim, aksiyon ve komedi türünün mükemmel örneklerinden biri.Tekrar söylüyorum ba-yıl-dımm!!
İngiliz yapımı filmimizin yönetmeni Matthew Vaughn'u bir diğer yapımı olan Stardust(2007) filmini de çok severek izlemiştim ,şimdi bahsedeceğim Kingsman de yanında yerini aldı:)
Başrollerde Colin Firth,Samuel L.Jackson ve Taron Egerton'u izlediğimiz filmin konusundan ve oyuncularından azıcık bahsedeyim artık:D
Film casusluk üzerine bir kurgu üzerine oturtulmuş olup Eggsy'nin babasını kaybettiği küçük yaşlarda iyilik borcu olarak arkasında telefon numarası kayıtlı bir madalyon verilmesini ve Eggsy'nin bunu karakolda tutuklu kalınca kullanıp Harry Hartla tanışmasını ve bu tanışmayla hayatını bulmasını anlatıyor. Devamında ise olaylar şöyle gelişir; gizli bir istihbarat ajanı olarak yetiştirilen ve birbirinden ilginç sınavlara  tabi tutulan gençlerden yalnızca biri ajan olabilecektir ve Eggsy bunun için var gücüyle savaşır.
Başrolde yer alan Colin Firth'ün(Harry Hart) birbirinden iyi,hangi filmlerde yer aldığından bahsedeyim şimdi:Zoraki Kral,Geçmişin İzleri,Dorian Gray ,Uyumadan Önce...Rolleribirbirinden çok farklı olmasına rağmen hepsinin üstesinden başarılı olarak gelmiş ve en sevdiğim sanatçılar arasında yer alan bu oyuncu için bile izlenir film:D
 Gizli istihbarat ajanı olan Harry Hart geçmişinde hayatını kurtaran, kendi yetiştirdiği bir ajanın oğluna borcunu ödemek için çabalamakta ve aynı zamanda gizli bir amaç doğrultusunda birleşen bir grubun da hedeflerini öğrenmeye çalışmaktadır.
Diğer bir başrolümüz ise Taron Egerton(Eggsy).Oyuncuyu ilk defa bu filmde görmeme rağmen genç oyuncu gelecek vaat ediyor,role çok yakışmıştı.Hafif başına buyruk,sadakati önemseyen ve casus:D Filmde yer alan ve kötü adamların başındaki dahiyi canlandıran isimse Samuel L.Jackson.Bu adam hakkında bir şey söylemeye bile gerek yok aslında,müthiş bir oyuncu! Captan America,Ucuz Roman ,Yenilmezler gibi adlarını tarihe yazdıran filmlerde rol aldığından bahsetsem ve filmde hafif kafayı sıyırmış ve katil olmasına rağmen kan tutan bir adamı-ki çok komik replikleri vardı- canlandırdığını söyleyip sussam mesela:D
-Biraz önce internette dolaşırken karşılaştığım bir bilgiyi de ekleyip ,filmi aksiyon ve casusluk filmlerini beğenen herkese şiddetle tavsiye ederek yorumuma son veriyorum.Film Mark Millar'ın Kingsman adlı çizgi romanından uyarlanmış, izlemek için  bir neden daha!:)

Uzuun iki yorumdan sonra araya hemen sevdiğim ve dinlediğim şarkıları da sıkıştırıyorum,buyurun dinleyin efem:))
-Geçmişten Esintiler: Demet Sarıoğlu-Arnavut Kaldırımı
-Ennn sevdiğim: Frank Sinetra-I Love You Baby
-Dinlemem ben deme, dinliyorsun:D: Müslüm Gürses-Asi ve Mavi
-Yeni keşfedilenlerden:İrem Candar-Göğe Bakalım

 Dizileri genelde yarıda bıraktığım bir dönemden sonra art arda ve sıkılmadan izlediğim bir diziden bahsetmek istiyorum şimdi de:Orphan Black.
Tür itibariyle aksiyon ve gerilim olsa da yer yer romantik unsurları da barındıran dizinin konusu oldukça ilgi çekici.
Sarah tren raylarına kendini atan kadının kendisiyle aynı yüze sahip olduğunu fark eder.'Acaba ikizim mi var?' derken kendisinden iki tane değil daha fazla olduğunu ve klon olduklarını öğrenmesiyle zaten karmaşık olan hayatı daha da karmaşıklaşır. Sarah ve diğer klonların rollerini kendisini WomanInGold filminden tanıdığım Tatiana Maslany canlandırıyor. Rus,İngiliz,Fransız.. ve birbirinden olabildiğine farklı kişilikleri o kadar iyi oynamış ki sanki başka insanlarmış gibi geliyor size. Şimdilik 3 sezon olan dizinin her sezonu 10 bölümden oluşuyor ve 4.sezon için de izinleri alınmış.Bize de büyük bir heyecanla Nisan 2016'da yayınlanacak 4.sezonu beklemek kalıyor.
 İzleyin diyorum,pişman olmazsınız!:),
(Kore dizilerinden de önerebileceğim ve şimdilik 7 bölümü yayınlanmış olan Twenty Again:).Çok tatlı ve güzel bir yapım olmuş,bittikten sonra yorumumu paylaşacağım^^)


Bugünlerde içimin içime sığmamasının bir diğer nedeni ise ilk yağlı boya tablomu büyük uğraşlar sonunda bitirmiş olmam!^^Başta dikkat etmediğim pek çok ayrıntının aslında ne kadar önemli olduğu geç fark ettiğim ve dikkatim kısa sürede dağıldığı  için biraz uzun bir sürede bitmesine rağmen ilk göz ağrım olması sebebiyle ben de yeri ayrı:)Yıl içinde de devam etmeyi düşünüyorum resme zira yağlı boyanın kokusu bile beni mutlu etmeye yetiyor:))Her seferinde dediğim gibi sabrı olan ve yüzey okumayı iyi bilen herkes resim yapabilir,sabır önemli, çok çok önemli:D


Emine Beder'in sodalı iki renk kekini ben çok sevdim!! Sizinle de paylaşmak istedim,hem kolay yapılışıyla hem de yumuşacık olmasıyla gönlümü çaldı ,''ben niye kek yapamıyorummm?!!'' serzenişlerime de son noktayı koydu:D
malzemeler:
3 yumurta
1 su bardağı sıvıyağ
2 su bardağı şeker
3 su bardağı un
1 paket vanilya(2 paket de katabilirsiniz.)
1 paket kabartma tozu
2 yemek kaşığı kakao
1 adet limon rendesi
1 su bardağı soda
Yapılışı:
yumurtaları şekerle beyazlaşıp köpürene kadar çırpın.
Sıvı yağı,sodayı,limon rendelerini ve vanilyayı ekleyip çırpmaya devam edin.
Elenmiş unu ve kabartma tozunu ekleyip karıştırın.
Hamuru ikiye bölüp bir yarısını kakaoyu ekleyin.
Yağladığınız ve unladığınız kalıba önce sade olan hamurun yarısını,onun üstüne kakaolu hamuru boşaltın.En üste de kalan sade hamuru boşalttıktan sonra önceden ısıtılmış 180' fırında pişirin.
 Keki kalıptan çıkardıktan sonra üzerine pudra şekeri serpebilirsiniz..
Şimdiden kolay gelsin ve afiyet olsun:))
(yazma hallerinden:))

Orhan Veli'nin güzel şiiriyle yazıma son verirken severek dinlediğim şarkıyı da
buraya bırakıyorum.
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım.
Böyle havada aşık olduk;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.



Siz neler okuyup neler izliyorsunuz,önerilerinizi de benimle-bizimle paylaşırsanız mutlu olurum.^^
Kendinize iyi bakın,mutlu kalın efendim:))


11 Eylül 2015 Cuma

Bir Köşede Dursun...

Hayatımın bir döneminde kim ne dersin ciddiye alıyor, onların önerdikleri gibi bir insan olmaya çalışıyordum,delilik!İnsan kendine kendini sevdirmeyi  bırakıp, başkalarına sevdirmeye çalışır mı kendini?Hem de ne sevdirme!Herkesin dertleri tasalarıyla ilgilen Güzin Abla gibi ortalıkta gez ama bir derdin tasan olduğunda ciddiye alınma.Uzun bir zaman böyle devam etti  bu ,olayı o kadar içselleştirmişim ki farkında değilim kukla olduğumun ,yüzüm de bir maskeyle gezdiğimin.Sonra dedim ki 'Bırak ne halleri varsa görsünler ,yeter artık!'Kendi hayatımı yaşamaya enerjim kalmıyordu. O zaman da sen değiştin olayı baş gösterdi tabi. Düşünebiliyor musunuz insan kendi kendine bir süre geçirmek istediğinde ve bir nebze anlaşılmayı düşündüğünde  bu konuşma yapılıyor sana .Hobaaa başa döndük! Sorunum; problemlerle ilgilenmek, onları dinlemek değildi.Her zaman sevmişimdir yardımcı olmayı insanlara ama sizin sırlarınız ortalıkta faklı versiyonlarda dolaşmaya başladığında-ve bunu tabi ki en son siz duyuyorsunuz- ya da siz bir şey anlatırken acı tatlı yanında olmaya çalıştığınız bir insan sizi dinlemediğinde en büyük hatanın,hayatımın ilerleyen safhalarında yanımda istemediğim onca insanla muhatap olmak olduğunun farkına varıyorsunuz.. Fikirlerine zerre önem vermeyeceğim insanların tavsiyelerini bu kadar ciddiye almamalıydım,kendimden uzak düşmemeliydim.Koyun sürüsü fikrinden hiç haz almayan ben ,ağzımı açıp bir şey söylemek için çırpınırken sustum en kötüsü de.En sonunda yavaş yavaş uzaklaştım o insanlardan,incitmemeye çalışarak.
Hayliyle girdiğim yeni ortamlarda hemen bir duvar ördüm kendime,incitilmekten kaçıyordum .Tabi bu bahsettiğim somurtuyorum etrafta,kimseyle konuşmuyorum değil.Sadece bazı şeyleri çok güvendiğim ve sevdiğim insanlara anlatmayı öğrendim.İnsanlarla yüzeysel olduğunda kırılma ihtimalin yarıya iniyor..(Çok sevdiğim ve seveceğim bir insanla tanıştım duvarlarım bu denli aşılmazken.Beni sevebilir misin ,dedi.Naif ruhlu birinin naif ruhlu cümleleri.Anlaşılmayı özlüyor insan o denli uzun aradan sonra. Duvarlarımı yıktım ona karşı,anladı beni.Yardımcı oldu yaralarımı sarmama.İşte öğütlerini dinlediğim nadir insanlardan biri de o. Bu yazı hem onu özlediğimden ,yan yana geldik mi ölümüne konuşmayı,içtiğimiz bir kahvenin kırk yıllık hatırını hem de kendimi kısacık da olsa anlatma ihtiyacı içimde hasıl olduğundan yazıyorum bir yerde de)
 Şimdilerde yüzeysel olmak için çaba dahi sarf etmiyorum,kendiliğinden kalbimi ısındığı insanlarla paylaşıyorum hayatımı.Devamı ortaya karışık oluyor işte.. Benim ve düşüncelerimin  ortada çarçur ettiklerine çok şahit oldum. Kalbimi sigortalıyorum böylece.İnsana insan olduğu için önem veririm o ayrı,iyiniyetle yaklaşmaya çabalarım ama kalbimin ısınmadığı insanla yakın olmamaya özen gösteririm. Kendi kendine büyütme diyenlerde oldu.Ne yapabilirim ben ince eler sık dokurum.Nasıl davranırsan öyle karşılık görmek istiyorsun,bundan da vazgeçmeye çalışıyorum şimdilerde.
Bu yazıyı yazmamın diğer bir sebebi de geçmişte birinin  'Olduğu gibi değilsin' tarzında bir şey demesi oldu burada.O kadar uzun süre düşündüm ki gerçekten yapmacık mıyım ben diye?Halbuki buraya içimden nasıl gelirse öyle yazıyordum,gizleme ihtiyacı duymadan.Sonra kendime dedim ki ''Bilakis olduğum gibiyim efendim ,sadece yaralarımı sermem ortalık yere,tecrübeler insanı emiyor bir süre sonra..'' Bunu yazmasam kaç yıl daha büyüyecekti kim bilir içimde. Yaralarım var,onları yavaş yavaş sarmaya çalışıyorum,buraya da kendimi mutlu hissettiğimde yazıyorum diye böyle bir yorumu hak etmemiştim sanırım,neyse çok da mühim değil,isteyen istediği gibi düşünebilir,saygı duyarım.
İşte böyle..Rahatlamış hissediyorum şu anda:D Aklımdan geçenleri olduğu gibi yazdığım bir yazı oldu.bir köşede dursun en iyisi..
Kendinize iyi bakın,mutlu kalın dert ortaklarım..

4 Eylül 2015 Cuma

Yeni kitaplaaar,hangisinden başlamalı?:)

    Mutluluktan uçuyorum,evin orasında burasında detone olmaya mahkum sesimle şarkı söyleyip duruyorum,kitaplarımın üst üste dizilmiş muhteşem görüntüsüne bakıp ,tekrar dönüyorum şarkıma lalala:D 
Size de şimdi kitaplığım yeni üyelerini tanıştırayım o zamaaan^^
On Üç Günün Mektupları-Cemal Süreya-YKY 
Yky'i ve Can Yayınlarının üzerine yayınevi tanımıyorum ,bu kadar güzel ve sade kapaklar hazırlayan nadir yayınevlerinden ikisi de.
Kitap Cemal Süreya'nın eşine hastanedeyken  bıraktığı birbirinden güzel 13 mektuptan ve eklerden oluşuyor.Düşünebiliyor musunuz ,hasta eşi 13 gün boyunca hastanede yatıyor ve o da her gün bir mektup yazıp yanıbaşına bırakıyor,ne büyük bir incelik...
Arka kapağındaki şu cümle yeter de artar zaten hassasiyeti anlamaya:
''Sen birinci hamura basılmış dokuz punto beyaz karaktersin.Alınyazımsın,daha doğrusu alınyazımın tek okunaklı yerisin.''Ama beni asıl çeken şu cümlesi oldu  ''Sevmek ne uzun kelime!''...
 Kitabı gördüğümde  Milena'ya Mektuplar ve Kafka'nın o yazı stili aklıma geldiği içinde almış olabilirm tabiki de,ama söz konusu Cemal Süreya ise okumaktan pişman olmayacağımı düşünüyorum.
Jane Austen Hayatımı Mahvetti-Beth Pattıllo-Pegasus Yayınları
Önceki yazılarımı okuyanlar büyük bir Jane Austen hayranı olduğumu anlamıştır diye düşünüyorum,ne yazdıysa okurum ,öyle çok seviyorum kadını:) Bu kitapta da onun adının geçtiğini görünce neymiş bir bakayım dedim,içerik olarak romantik tarzda kaleme alınan yayın Austanvari bir kurguyla karşımıza çıkıyor.Burada önemli soru dilini de yakalayabilmiş mi oluyor,onu da okuyunca göreceğiz:)
Konuyu arka kapağından şu cümleyle özetlemek mümkün:
İhanete uğrayan ve sadakatin asıl anlamını çözen bir kadının hikayesi.
de ki işte-Oruç Aruoba- Metis Yayınları
Oruç Aruoba Türkiye'nin yetiştirdiği felsefecilerinden biri ve ismini bu denli çok duymama,kitaplarının düşündürücü,akıcı ve muhteşem olduğu yorumlarını okumama rağmen eserlerini daha önce okuma şansı elde edememiştim. Şimdi bir üçlemenin ikinci kitabı ola de ki işte'yi alarak çok da kendimden emin olmadığım bir alana,  felsefik düşünceye doğru yol alacağım,hadi bakalım...
1984-George Orwell-Can Yayınları
Kitabın güzelliğine bakar mısınız,bu kadar karışık ama akıl bulandırmayan bir kapak tasarımı tabiki Can Yayınlarına ait olacak:)
Bu kitabı , sevgili Çitlembik'in tavsiyesiyle okunacaklar listeme eklemiştim,hemen de edindim:)Arka kapağındaki tanıtım da kendi kendini kanıtlayacak cinsten.
   Partinin dünya görüşü,onu hiç anlamayan insanlara çok kolay dayatılıyordu(...)Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi,yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.
Ve son cümlesinde değindiği gibi 'bütün zamanların kitabı'' olduğunu okumadan bile fark ediyorsunuz.Bilinçlenmek dileğiyle başlayacağım bu kitaba:)
Çılgın Kalabalıktan Uzak-Thomas Hardy-Can Yayınları
Thomas Hardy'nin bu eseriyle ün kazandığını ve son dönemde kitabın film çevirisiyle karşılaştığımızı söyleyerek başlayayım  kitabın açıklamasına .Romantik olay örgüsünde geçen kitap bir kadının duygusal çalkantılarıyla dolu yaşamını anlatıyor.bBu tarz kitaplarda hiç vazgeçemeyeceğim sanırım.-keza aklıma nedense Vadideki Zambak kitabını getirdi:D-
Zehir Ustası-Maria V.Synder-Dex Yayınları
Fantastik kitaplar günleri geçirmenin en güzel yollarından biri fikrimce,yazar güzel ve akıcı bir dile sahipse filmlerden daha da çekici olduğu çokça vakit var:)
Çok övgüler alan ve muhteşem bir seri olduğu söylenen serinin ilk kitabında Yelena'nın sarayda yaşadığı mücadeleler üzerinde durulmuş. Kapak tasarımını yine çok beğendiğim eserlerden biri..
Dönüşüm-Franz Kafka- Can Yayınları
Belli başlı sevdiğim yazarlar vardır ve onların her yazısını tereddütsüz okurum , hayal kırıklığına uğratmayacağını bilirim.Bunlardan belli başlıları Jane Austen,Didem Madak,Kerstin Gier,Cassandra Clare,Dan Brown,W. Shakespeare ve tabiki de Franz Kafka.Yazı stiline,  melodik havasına bayılıyorum, hele ki bu hayranlığım kendisinin bir avukat olduğunu öğrendikten sonra iyice depreşti:D 
Kafka,Dönüşüm adlı öyküsünde bir adamın sabah böcek olarak uyanmasını ve aslında 'başkaldıran bireyin tragedyasını'' anlatıyor. Keşke onunla tanışma imkanım olsaydı,oturup kahve içseydik ne muhteşem olurdu..

Aşkın Naz'lı Hali-Kübra Türker- Dokuz Yayınları
Wattpad'ten çıkan kitaplardan özellikle uzak duruyordum uzun zamandır,kesinlikle bir alıp veremediğim söz konusu değil.Sadece  kitap çıkarmak isteyenler ve - fikrimce- daha toy ve gelişme aşamasında olan birçok yazar doldurmuştu son zamanlarda uygulamayı. Bir zamanlar severek takip ettiğim uygulamaya şu anda pek giremiyor yada buradan çıkan yazarları pek tercih etmiyorum .
Lakin bu kitap hakkında okuduğum birkaç yorum ve arka kapağındaki Türkfilmvari tanıtım yazısı bir şans vermemi sağladı esere.Umarım pişman olmam diyetimi bozduğuma:D Romantik komedi tarzda olan kitap Naz ve Yağız ikilisi arasında gelişen olayları anlatıyor.Tam yazlık,değil mi?;)
İlahi Komedya-Dante-Oğlak Yayıncılık
Dante'nin üçlemesi olan İlahi Komedya-Cennet ,Cehennem ,Araf- İtalyan Edebiyatının en meşhur epik şiiridir(vikipedi).Dante, Cennet Cehennem ve Araf'ta yaptığı düşsel gezileri anlatan komedya önemli edebiyat eserlerindendir.Kendi yaşamından da kesitler bulunan üçleme Oğlak Yayıncılık'ın elinden bir set şeklinde çıkmış ve sade dizayn edilmiş,çok da iyi yapılmış:D Şiir severlerin,onu bırakın edebiyatseverlerin mutlaka okuması gereken eserlerden bu eser fikrimce,tabi önce bir okuyayım:)
Açıklamalı Notlarıyla Hobbit-J.R.R Tolkien-İthaki Yayınları
Kardeşimin de içinde olduğu bir grubun çok sevdiği Yüzükler Efendisi serisi ve ondan önceki olayları anlatan Hobbit'in ne kitaplarını okumuş ne de filmlerini izlemiştim önceden.Yapımda kullanılan renklerin soluk olması -siyah beyaz film severim yanlış anlaşılmasın-  uzun zamandır sonra izlerim diye ertelememe sebep oluyordu.Taki sadece konusunu çatpat bilirken yakın arkadaşım Cems'in zoruyla(!) Hobbit 3 filmini izleyene kadar.-ki kendisi sayesinde Aşk-ı Memnu'nun da sadece Veda bölümünü izlemiştim ve o ağlarken ben hiçbir şey anlamamış saf saf ekrana bakıyordum şu kim bu kim diye,o unutmuştur bile ama ben hiç unutmayacağım hele ki hıçkırıklarını:DBuradan ona da genel kültürümün yapıtaşı olması sebebiyle teşekkürlerimi yolluyorum :D - ehehe nerde kalmıştık;güzel, yormayan yapıya sahip filme başta çok da ahım şahım diyemeyecekken kitabını görmemle bir de kitabına bakalım demem bir oldu.Tamam, itiraf ediyorum ansiklopedik tarzda dizayn edilmesi ve ciltli olması beni cezbetti:D  Eğer ki bu kitabı beğenirsem serinin devamını büyük bir hızla okuyacağım.Başta da söylediğim gibi konuşmakla pek arası olmayan kardeşimin olayların çoğunu anlatmış ,kitaplarla da pek arası olmayan şahsının ilk kitabını okumuş olması da beni aşka getirdi.Şunun güzelliğine bakın,torunlarıma miras bırakıcam bunu!!!:D


Eveet,kitapların sonuna gelirken kitaplarımı hem güzel kampanyalar yapması,hem de hasarlanmamış şekilde yollaması sebebiyle genellikle okuoku'dan aldığımı da açıklamak istiyorum.O kadar korunaklı yollamışlardı ki bunu yazmasam olmazdı:)Bir de  kendi kitap ayraçlarını ve bir kahveyi paketlenmiş şekilde kitapların arasına koymuşlar.Büyük bir şey değil belki ama hoş bir düşünce olduğu yadsınamaz,gülümsememe katkıları oldu:) 
Size de iyi okumalar efendim-Sormadan edemeyeceğim^^Neler okuyorsunuz bu aralar?-
Kendinize iyi bakın,mutlu kalın...