27 Şubat 2016 Cumartesi

Bir Köşede Dursun

 İlkbahar döneminin ilk haftası…Çalışma masamın olduğu bu cam kenarını,şu caddeyi,hızlı akan trafiği,koşuşturan insanları o denli özlüyorum ki elimde valiz durup gülümsüyorum ayak bastığım anda kaldırıma, metro çıkışında.
Hoşgeldim..
Zor bir haftaydı,ne yalan söyleyeyim şimdi..Uyku tutmadı pek bugünlerde,uyanıp durdum iki saate bir..İçimde bir huzursuzluk, yakamı bırakmayacak gibi yapışan.Nereye gitsem,kimle konuşsam geçmeyecekti sanki..
Derslere gittim sessiz sakin,tatil nasıldı muhabbetlerinden bolca nasiplendim.Belki de ilk defa merak ettiğim için hocanın anlattıklarını dinledim,en çok  dönemlik seçmeli dersimi sevdim.Ceza dersini çok sevmeme rağmen ektim onu,öğlene kadar tembellik ettim..
Sonra Kızılay'a yürüdüm dün güneşi görünce,Canşenliğimle telefonda konuşarak..Biz yürürdük Kızılay'a,yaz ve kış..soğuk ve sıcak…Kahvenin hatırının kırk yıla sığdırmanın mantıksızlığını bana öğreten dostumla.Şimdilerde ,onsuz  boş geliyor buralar biraz..Kahkahası kesilmiş gibi koca şehrin.Dost gidince güneş bile aynı parlamıyor sanırım..Ondandır belki bu denli eksik hissetmem..
Bir de havalardan, dedim kendimi kötü hissedince.Hep havalardan.yağmur yağıyor bir anda, güneş yüzümüze gülerken. Ya da bulutlu başlayan günün yarısında güneş çıkıyor köşeden. Havalardandır bu ruh halim ,deyip geçmek en kolayı geldiğinden biraz da sığınıyorum bu fikre.Havalardan hep havalardan..
 Umudumu taze tutmaya çalışıyorum çoğunlukla..Bugüne, yarına ve mutluluğa dair.Kendimi kötü hissettiğimde açıp iki üç karikatür okuyup güldüm kahkaha atarak..Kitap okudum,sahi geldiğimden beri ancak bir tanesini bitirebildim getirdiğim kitaplardan,bahsedildiği kadar sarmadı beni,okumak için okumuş oldum biraz.
Zor bir haftaydı söylemiştim değil mi?..Söylemiştim sahi…Her şeye rağmen çevremde o denli güzel insanlar var ki,kötü hislerimi uzaklaştıran,başımın üzerindeki bulutları dağıtan ve konuşmadan anlaşabildiğim..Çokça 'iyi ki' biriktirdiğim..Güzel insanlar güzel anılar kazandım bu şehirde..
Öyle işte..
Zihnim karışık olunca oradan oraya atladığım bir yazı oldu,olsun varsın..Bu da böyle dursun köşede..
Zor bir haftaydı,olsun varsın..

Yazarak kelimelere dökmek,konuşarak anlatmaktan daha iyi hissettirdiğinden yazmış oldum,olsun varsın..

11 Şubat 2016 Perşembe

Bi' dizi bi' kitap

Bi' Dizi:Heroes Reborn
bölüm sayısı:13-1 sezon
tür:bilimkurgu,dram
yıl:2015
ülke:ABD
13 bölümlük mini-dizi olarak hazırlanan yapım ,yorumlara göre Heroes dizisinin ilk sezonunu andırıyormuş.Sadece bir bölümcük izleyip karar verecektim devam edip etmeyeceğime, kendimi 3 bölüm izlemiş 4.bölümü açarken bulmasaydım eğer:D Bilimkurgu ve fantastik türlerinin en iyi harmanlandığı yapımlardan biri fikrimce.
Konusundan bahsedecek olursak:
Dünya evriller ve insanlar arasından ayrım yapılmadan önce oldukça yaşanılası bir yerdi. Ta ki 13 haziranda barış çağrısı verilen alandaki patlamaya ve bu suçu bir evril üstlenene kadar.
Hepsinin türlü yetenekleri olan bu evriller,insanları savunmasız bıraktığı iddia ediliyor, toplanılıyorlar, insanlar gibi yaşam sürmelerine izin verilmiyor, duygularının varlığı reddediliyor.
Güneşi kontrol edenden, oyun içinden çıkana; görünmez olabilenden, farklı kılıklara bürünebilenene her şeyi bulabileceğiniz bir dizi. Veee sadece 13 bölüm:))
(Karakter tanıtımı için şuraya tıklamanız yeterli efenim:))
 Her bölümünde ayrı heyecanlandığım ,bu karmaşanın içinden nasıl çıkacaklar diye tırnaklarını yediğim ve bazen de gözlerimin dolmasına neden olan tatlı bir diziydi-Harry Potter'ın tüm filmlerinde ağlayan bir insanım, bana bakmayın siz:D-
İzlemeyen herkese tavsiye ederim.izleyin ,izlettirin:))
Bi' Kitap:Julia'nın Şarkısı

yazarı:Charles Sheenan-Miles
yayınevi:Yabancı yayınları
sayfa sayısı:430
tür:dram,aile
Hem birkaç dakika önce kitabı bitirmiş olmam hasabiyle hem de kitabı almadan önce hakkında çok bir bilgi bulamamış olmamdan dolayı önermek için bu kitabı seçtiğimi söylemek istiyorum öncelikle.
Kitaptan -bir önceki yazımda bahsederken de dahil olmak üzere- uzun süre uzak kaldım.Bunu yapmamda en önemli etken ilk bölümlerini okuduğumda yine günümüz klasik aşk romanıyla karşılaşmış olduğumu düşünmem ve masum kızın serseri çocuğun cazibesine kapılıp gittiğini 430 sayfa boyunca okuyamayacağımı düşünmemdi.
Yabancı yayınlarına lafım yok ,kesinlikle iyi kitaplar çıkarıyorlar ama şu aralar edebiyatın kısır bir döngü içine kısılıp kalmış gibi aynı kurgu üzerinde dönmesine dayanamaz hale gelmiş durumdayım,farklı kitaplar, en azından farklı dili kullanarak oluşturulmuş yapımlar aramaya kendimi de kaptırdığımı düşünürsek bu kitabı bekletmem oldukça olağandı.
Lakin ''en azından  başladığım kitabı bitirmeliyim'' diyerek kitabı 3-4 gün sonra yine elime aldım.Ve başından kalktığımda iki yüzlerdeydim.(O da çay almak için ufak bir molaydı.:D) Ne zamanki ön yargılarımın kurbanı olmaktan vazgeçeceğim, o zaman asıl mutluluğa kavuşacağım:D
En önemlisi kitap, basit bir aşk romanı değil ve kısır döngü üzerine değil ,sağlam ve mantıklı düşünceler üzerine kurulmuştu! Kitap aşk romanı amenna ,ama aileyi ve yaşamın karşımıza neler çıkarabileceğini o kadar güzel, yer yer esprili bir dille anlatmış ki sayfalar akıp gidiyor.
Arka kapağında kitabın konusunun yer aldığı kısım konusunu oldukça özetleyici aslında:
-Crank Wilson bir punk grubu kurmak üzere güney bostondaki evinden on altı yaşında ayrılmıştı.
Altı yıl sonra babasıyla araları hala limoniydi ve annesiyle konuşmuyordu bile.Değer verdiği tek kişi erkek kardeşi Sean'dı ama Sean'a göz kulak olmaz bazen tam zamanlı bir iş olabiliyordu. Crank'in hayattan istediği tek şey şarkılarını yazabilmek ve kurduğu müzik grubunun başarılı olmasıydı.
-Julia Thampson,babasının kariyerini riske atacak olan  bir sırla beraber birkaç yıl önce Pekin'den Washington'a gelmişti.Şimdi ise Harvard'daki son yılındaydı ve duygularının kontrolünü kaybetmemek için geçmişten gelen hayaletlerle savaşıyordu.
Julia ve Crank,bir savaş karşıtı protesto esnasında karşılaştıklarında,aralarındaki bağ o kadar güçlüydü ki her şeyi alt üst edebilirdi.
***
İki farklı aile,birbirlerini anlamaya çalışan iki insan ve birbiriyle bağlantılı olaylar silsilesi hem o kadar duygulu hem de o kadar mantıklı ki bayıldım!!!Herkese gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim bir kitaptır,okuyun efenim:))
Siz neler yapıyorsunuz bu aralar,yazarsanız beni mutlu edersiniz^^
Daima mutlu kalın..

1 Şubat 2016 Pazartesi

Ben Bugünlerde#13

 Yılın en sevdiğim zamanından ,ara tatilden, hepinize merhabalar,zat-ı alleriniz nasıllar efenim:)) Beni sorarsanız huzur dolu bir tatilde nasıl olunabilirse öyleyim.
 Şu sınavlar olmasa gayet güzel aslında üniversite hayatı, lakin sınav ayı diye bir ay var ki her şeyden elini ayağını çektiriyor,dünyaya sırtını dön diyor.Neyse ki-şimdilik- o evreyi atlattım, kendimi yine kitaplara ve filmlere verdim,buradan devam edelim biz:D
'Tatile girdim' der demez hemen liste hazırladım-evet bazı şeyleri akışına bırakmak kimi zaman daha iyiyse de yapmayı düşündüğüm şeyleri somutlaştırmak her şeyi düzene koyuyor ve ben rahatlıyorum:D-
Okumayı düşündüğüm kitaplardan çok uzatmadan bahsetmek istiyorum müsadenizle:)
 1-Malcolm -X:
Konuşmalarına her zaman hayran olduğum insanlardan biridir kendisi.Yıl içinde 60'ların Amerika'sını incelerken adına sıkça rastlayınca küçüklüğümden de filmine dair birkaç görüntü oluşunca zihnimde kimdir bu diyerek açıp bakmıştım.Konuşmaları,insana özgürlüğün hiçbir şeye feda edilemeyeceğini gösteriyor.Kitap, Malcolm-X'in konuşmalarından oluşuyor.Eve geldiğimde babamla kitaplığın önüne geçip,şu nasıl bu nasıl diye konuşurken bu kitabı gördüm.Babamın elinden kaptığım gibi ''Bu kitap bundan sonra benimdir!'' dedim.Zamanında altını çizerek not alarak okuduğu kitaba el koymak biraz fazla mı ne?:D
2-Kırmızı Pazartesi
Dersimize gelen konuk hocamızın tavsiyesi üzerine aldığım bir kitap Kırmızı Pazartesi.
Şöyle demişti Gökhan Hoca(Gökhan Yavuz Demir):
-Hukuk,edebiyatla iç içedir ve edebiyat tecrübelerin tercümesidir.Hukuk hakkında okuduğunuz edebi kaynaklar bellidir.Reis Bey,Suç ve Ceza..Hep aynı şeyleri okur hukuk alanındakiler.Ama bakın, sizin alanınız  bunlarla sınırlı değil.Kırmızı Pazartesi'yi okuyanınız var mı yada Güliver'in Seyahatleri'nin tam metnini? Bunları okuyun arkadaşlar..  O zaman not aldığım kağıtları bulduğumda hemen listeme ekledim bu kitapları.Şimdilik Güliver'in Seyahatleri'nin tam metnini bulamadım,karşıma hep çocuk kitabı şeklinde çıktı.Sanırım sahaflarda arayacağım.
Kitabın arka kapağından çıkarak konusuna değinecek olursak:
Herkesin bildiği ama engellemek için bir şey yapmadıkları bir cinayetin öyküsünü anlatıyor.Arka kapaktaki en ilgi çekici şey ise,romanın kahramanı olan Santiago Nasar'ın ilk satırdan belli olmasına rağmen sürükleyiciliğinden bir şey kaybetmediğinden bahsetmesi.Sanırım hepimiz olayların nasıl devam edeceğini veya sonunu bildiğimiz kitapları okumaktan sıkılıyoruz.İlgin başlangıcıve tabi ki 1982'de Nobel Edebiyat Ödülü almış olması kitabı daha da merak uyandırıcı yapıyor. :)

3-1984
Ekim ayından beri niyetlenip de okuyamadığım,herkesi kendine hayran bırakan bir kitap daha.En çok bu kitabı aylar sonrasına bıraktığım için pişmanım sanırım.Bir ay içerisinde okuyup burada yorumlamayı düşünüyorum.-Eski yazılarımda bu kitabın içeriğinden bahsetmiştim,buyurun efenim:))
4-Suçluluk Sorunu
Hocamızın tavsiyesi üzerine aldığım kitaplardan bir diğeri. Almanya'nın siyasal sorumluluğu üzerine yazılan kitabın yazarı  Karl Jaspers'ın düşüncesine göre; kişilerin yapması gereken, belli sorunlardan kaçmak yerine atalarının yada kendilerinin hatalarını ve suçlarını kabullenip bunlar üzerine konuşmaya açık olması gerekir.Aynı zamanda kitabın giriş kısmında Jaspers şöyle diyor.''Birbirimizle konuşmayı öğrenmeliyiz.Çünkü birbirimizle konuşmayı öğrenmek,kendi ezberlerimizi tekrarlama arzumuzdan vazgeçtiğimiz ve ötekinin de ne düşündüğünü cidden dinlemeye açık olduğumuz anlamına gelir.
''Öteki''leştirdiğimiz insanlar var dünyamızda.Kabullenmediğimiz yada yetiştirilişimizden dışladığımız..İşte onları dinleyebilmek için bu kitabı okumamız gerektiğini düşünüyorum.
5-Suçlar ve Cezalar Hakkında
Beccaria ceza alanında bir çığır açmıştır.Zira şimdi ceza hukukunda temel saydığımız birçok kavram ve ilkeler yazar sayesinde öne sürülmüştür.Klasik Hukukun temeli atana Beccaria'nın kitabı hukukçulara özellikle tavsiye edilmekte.Ceza hukuku dersini diğerlerinden ayrı sevdiğimi söylemem lazım.Şimdiye kadar bir dersi çalışırken bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum. Bir konu öğrenirken yada yeni bir kitabı elime aldığımda kalbim göğüs kafesimi zorlar ve olduğu yerde heyecanla çırpınırdı.İşte ,ilk defa bir derste bahsettiğim durum gerçekleşti.Ve evet ,dedim ''Evet,ileride ilgilenmek istediğim alan bu,ceza hukukunda yükselmeliyim. Daha çok şey öğrenmeliyim.'' Akademisyen olmayı düşünürken bir anda önümde her şey daha da somutlaştı. Ceza hukukunda akademisyen olmak şimdilerde en büyük hayalim,geleceğin ne göstereceği belli olmasa da:)

6-Leylim Leylim
İşte en çok bahsetmek istediğim kitap!:))Blogum sayesinde tanıştığım ve konuşmaya başladığım sevgili Febris bana bir kargo yolladı.Ama ne kargo!Mutluluktan dört köşe olmuş,sevinçle açtığım paketten  de Leylim Leylim çıktı.Ahmed Arif'ten Leyla Erbil'e mektuplar... Ki mektuplara ayrı bir zaafım var zaten.Yazarların bir zamanlar karşı taraf dışında kimsenin okuyacağını düşünmeden,samimi duygularını kağıda aktararak yazdıkları bu eserler her şeyden daha kıymetli ;çünkü o çok sevdiğimiz ve kitaplarını okumaya doyamadığımız insanlar ,karşımızda oldukları gibiler.'Bir zamanlar biz de yaşadık..'diye fısıldıyorlar sanki.Ve onların da şu yaşadığımız dünyada nefes alıp,bir şeylere kırıldıklarını,güldüklerini,dalıp gittiklerini bilmek inanılmaz bir duygu..Buradan Febrisime teşekkürlerimi yolluyorum tekrar,iyi ki varsın:) :*

Bunlar da son alışverişimle ara tatilde okunacakların arasına katılanlar.:))
 1-Kızıl Kraliçe
Distopya türünde olan Kızıl Kraliçe'de toplum kan rengine göre sınıfandırılmıştır.Güçlü ve özel yetenekleri olan gümüşler.sıradan ve gündelik işlerle meşgul olan ve zor şartlar altında yaşayan kızıllar ve hepsinin başında krallık.Yoksul bir kızıl olarak Mare'in hayatı tanımadığı birinin ona yardımıyla tamamen değişir.Basit ve hırsızlıkla geçindiği dünyasından sıyrılıp kendini gümüşlerin ortasında bulur.
Serinin ilk kitabı Pegasus yayınlarından çıkmış ve söylemem lazım ki cildine de yazarın anlatışına da bayıldım.Devamını büyük bir heyecanla bekliyorum.
2-Kül
İkinci distopya kitabımız Kül.En üst tabakadan yani morlardan Madden ve en alt tabakadan,küllerden Dax. Özgürlük yolunda kesişmiş iki hayat. Kitaba daha başlamadım ama kapağı,cildi ve hakkında yapılan yorumlar bu seriyi de çok seveceğimi söylüyor.işin ilginç tarafı kitabı iki yazarın yazmış olması.bakalım nasıl bir yapıt ortaya koymuşlar.
3-Kırık Kalpler
Romantik bir kitap olduğu isminden de anlaşılan Kırık Kalpler film tadında fikrimce.Jude yaz tatilinde babasının motorunu tamir ettirmek için bir Vargas erkeğine güvenir.Ablalarıyla 
Vargas erkeklerine asla güvenmeyeceği üzerine ettiği yemini unutmadan bu tamir süresini atlatabilecek midir?
4-Jane Eyre
Charlotte Bronte'nin hayatı hakkında bir kitap okuduğumu önceki yazılarımda söylemiştim. Gözde eseri olan Jane Eyre'i okumamak olmazdı.Kitap fuarından, sahafların birinden aldığım Altın Kalem Klasik Roman serisinden. 1971 yılında basılan kitabın diline vuruldum.Daha önce aynı kitabı başka bir yayınevinden okumaya çalışmış ama çok sıkılmıştım.Bu çevirisiyse kısa sürede bitti.Bu yüzden tavsiyem özellikle klasikleri okurken eski basımlardan yada güvendiğiniz tanınmış yayınevlerinden okumanız.Sizi tatmin eden bir dil sunmadığı sürece kitabı bitirmekte sıkıntı çekersiniz.
5-Lola ve Komşu Çocuk
-bunu aslında önceden okumuştum ama tavsiye edebileceğim kitapların içinde olduğu için buraya eklemek istedim:))-.Okuduğum en tatlı kitaplardan bu kitap.Ne zaman elime alsam istemsiz gülümsüyorum:).Yazarın Paris'te Aşk kitabını lisede okumuş ve çok beğenmiştim.Pariste Aşkla -içerik olarak- bir bağlantısı olmayan Lola ve Komşu Çocuk, Yabancı yayınları sayesinde orijinal cildiyle ülkemizde geçen yıl çıktı.Konusundan bahsedersek:Lola diğerlerinden farklı giyinen,farklı bir aileye sahip olan farklı bir kız ve yıllardır kapı komşuları kim olursa olsun onlardan nefret etmekte.Ta ki bunun asıl kaynağı yeniden hayatına dahil olana kadar.Ama Lola değişti.Artık eskisi gibi değil..Değil,değil mi?:)) Akıllıca diyaloglarla ve mantıklı bir olay örgüsü içinde içinizi ısıtacak bir aşk hikayesi.
-Bu kitabı okurken elektrikler gitmiş ve mum ışığında okumuştum. Gülümsememin bir diğer nedeni de budur efenim:D)


Küçüklüğümün cumartesileri,elimde çekirdekler televizyonda oynayan Yeşilçam filmlerini izlemekle geçti.Çoğunu 3-4 kere izlediğimiz yapımlar 70lerin 80lerin gençliğini,temizliğini bir kez daha gösteriyor bizlere.
Kara Gözlüm filmi de Türkan Şoray'ın en bilindik yapımlarından sanırım.1970'te beyazperdede yerini alan film Azize(Türkan Şoray)nin gazino işletmecisi tarafından keşfedilmesini ve bu sırada alafranga müzikle uğraşan ama geçim sıkıntısı nedeniyle gazinoda garsonluk yapmak durumunda kalan Kenan (Kadir İnanır)la aralarındaki aşkı konu alır.Kenan'ın isimsiz olarak yaptığı besteler Azize'yle arasındaki en kuvvetli bağdır.
İzlemeyen kaldı mı bilmiyorum ama herkes mutlaka izlemeli diyorum.En azından o zamanları yad etmek isteyenlere ve gülümseyerek izlenecek film arayanlara gelsin:))
Kore dizilerine de uzun bir aradan sonra kavuştum.Arada kaçırdığım ne kadar dizi varsa hepsini izlemeyi planlıyorum bu tatilde hehe^^
Han ye-Seul ve Sung Joon'un başrolleri oynadığı dizide biri falcı diğeri psikolog olan iki insanın iş yerlerinin ismi aynıysa ve ikisi 2 katlı binayı paylaşmak zorunda kalırlarsa? Ya ikisi de insanları okumakta bir numaralarsa?..Son olarak biri yeni birinden hoşlanmak isterken ,diğeri aşkın sadece bilimsel boyutunun varlığını kabul ediyorsa?..
Dizinin şimdilik 4 bölümü yayınlanmış olsa da beni kendine bağlamayı başardı.Psikolojik vakaların yer aldığı yapımlar fikrimce Kore dizilerinin en etkileyicileri.Cuma-cumartesi yeni bölümleri yayınlanan yapımda adı geçen psikolojik vakaları bölümün hemen ardından araştırmak da yeni uğraşım haline gelmiş durumda:)
Hayat Güzeldir(La Vita E Bella) 1999 yıllı harika bir İtalyan yapım.
Filmi izlerken o kadar farklı duygular yaşadım ki nasıl anlatayım bilemiyorum.Gülüyorsunuz,heyecanlanıyorsunuz,yüreğiniz acıyor,ağlıyorsunuz.Aldığı tüm ödülleri hak etmiş olup 2.Dünya Savaşında ülkelerden ziyade insanların nasıl etkilendiğini göstererek beni en çok etkileyen filmlerden oldu.
Yaşam enerjisiyle dolu olan Guido'nun hayatı,öğretmen Dora'ya aşık olmasıyla değişir.yaşamlarının en güzel dönemlerinde patlak veren 2.Dünya Savaşıyla,kamplara alınmalarıyla çocukları için yapabilecekleri fedakarlıkları konu alır.
Sevmek,emek ister.Gerek Gudio'nun gerekse Dora'nın fedakarlıklarını,emeklerini görüp de duygulanmamak elde değil.
İzleyin efenim,mutlaka izleyin.
Sevdiğim müzikleri de buraya koyayım,dinlediği şarkılardan sıkılanlar buyursun :))
*Cici Kızlar-Ah Kalbim Delisin
*Ezginin Günlüğü-aşk bitti
*Ahmet Kaya-Kendine İyi Bak
*Ed Sheeran-All of The Stars
*Hüsnü Arkan-Kırık Hava
*Yaşar-Ebruli
*Müslüm Gürses-Affet
*Cem Belevi-Sor
*Can Bonomo-Hikayem Bitmedi


Burada posta son verirken hepinize iyi günler diliyorum..
Mutlu kalın:)